Evvel zaman içinde, MEZOPOTAMYA topraklarında doğmuş bir efsanedir ŞAHMERAN EFSANESİ.
Yüzyıllardan beri halk arasında, çeşitli coğrafyalarda, komşu ülkelerde, sürekli dilden dile anlatılagelmiş. Özellikle yılanı bol olan bölgelerde, Adana-Misis'te ve Mardin'de.
ŞAHMERAN EFSANESİ, Tarsus ve çevresinde yaşayan insanın, yaşadığı çağın kültürel değerleriyle zaman zaman değiştirdiği, zaman zaman süslediği ve gelecek kuşaklara aktardığı söylencelerin kuşkusuz en uzun ömürlü olanıdır.
Bu efsane iki bin yıl önce zamanımızda anlatıldığı gibi anlatılmıyordu. Ana konu değişmemiş bile olsa, zamanımızda bazı isimler değiştirilerek anlatılıyor. Efsanede ŞAHMERAN ile tanışan insanın kişiliği değişiktir.
Kişilikle birlikte isim de değişiyor. ŞAHMERAN’la tanışan ilk insanın ismi bazı kaynaklarda BELKIYA olarak geçerken, bazı kaynaklarda bu isim CAMSAB olarak değişiyor. Bazı kaynaklarda ise ŞAHMERAN’la İlk buluşan kişinin LOKMAN HEKİM olduğu anlatılıyor.
ŞAHMERAN EFSANESİ’nin sonunda. ŞAHMERAN'ın öldürülüş olayı, her değişik söylencede ortak sondur. Bu ortak sonun, yani ŞAHMERAN’ın öldürülüşünün ana amacı insanın sağlık ve şifa bulması, iyileşmesidir. Hatta bazı anlatımlarda Lokman Hekim’in ŞAHMERAN ile karşılaşması uzun uzun anlatılır, şifa veren otların neler olduğu Lokman Hekim’e ŞAHMERAN tarafından söylenir.
Efsanenin çeşitli anlatımlarında ŞAHMERAN’ın Eski Hamam’da öldürüldüğü iddiası genel bir kanı olarak ortaya çıkıyor, ancak bu kanı yanlıştır. ŞAHMERAN yakın zamanda öldürülmemiştir. Eski Hamam Romalı lardan kalma bir hamamın temelleri üzerine yapılmıştır. 1873 yılında çeşitli onarımlar görmüştür. Yılanların Kralı anlamına gelen “ŞAHMERAN” sözcüğü Farsça bir sözcüktür. “Maran” yılan anlamında olup, “Şah” sözcüğü ise zamanımızda İran’da halen kral anlamında kullanılmaktadır. Tarsus ve çevresindeki halk ŞAHMARAN sözcüğünü biraz yumuşatarak ŞAHMERAN olarak kullanmayı benimsemiştir...
Yılanlar kralı olan bu canlının kökenini araştıracak olursak, Mitolojik söylencelerin birçoğu ile karşılaşıyoruz.
Hititler zamanında anlatılan İLLUYANKA EFSANESİ yılana benzeyen bir yaratık olan îlluyanka’mn Fırtına Tanrısı ile olan savaşı anlatılıyor. Bu savaşta İlluyanka Fırtına Tanrısı’nı yenmiştir ve bu tanrının kalbi ile gözlerini ele geçirmiştir. Fırtına tanrısı kalbine ve gözlerini geri alabilmek için yoksul insanları aracı olarak kullanmış. Sonuçta İlluyanka’nın ölümüne neden olan şey yine insanların ihaneti olmuş. ŞAHMERAN EFSANESİ'nin bazı anlatımlarında ŞAHMERAN aynı güvensizlik ve ihanet sonucunda öldürülmüştür ve gözleri şifa vermesi için alınmıştır...
ŞAHMERAN EFSANESİ’ne kaynak olabilecek bir diğer mitolojik konu da “MEDUSA”dır. MEDUSA fiziksel olarak aynı yılanlar kralı ŞAHMERAN’a benzer. Mitolojide Gorgonlar’ın üç çirkin kızından biri olan MEDUSA, yenilmeyen müthiş bir mahluktur. Büyük gözleri yıldırımlar gibi Alevler saçar. Yanık tenli alnın üstünde saç yerine kıvrılmış zehirli yılanlar, başlarını kaldırır, korkunç ıslıklar çalarlardı. Sesi vahşi hayvanların sesine benzerdi. Kızdığı zaman etrafa korku ve dehşet saçardı. Onun gözlerine bakmak, bakışları ile karşılaşmak bahtsızlığında bulunanlar hemen taş kesilirdi...
TAHMASP isminde uzun boylu, geniş omuzlu, esmer tenli, çok yakışıklı bir genç yaşarmış zamanın durduğu bu şehirde...
Binlerce yılanın yaşadığı bir mağaraya yanlışlıkla girmiş TAHMASP. Mağaranın içi o kadar karanlıkmış ki, hiçbir şey göremiyormuş, yalnızca etrafında dolanan yaratıkların sesini duyuyormuş. Çaresizlik içinde beklerken bir ışık huzmesi belirmiş. Işık huzmesi kendisine yaklaştıkça gözleri kamaşan TAHMASP, ellerini gözlerine siper ederek etrafında gezinen yaratıkların ne olduğuna baktığında uzunu, kısası, yeşili, siyahı ile envai çeşitte binlerce yılanın çevresini sarmış olduğunu fark etmiş.
Yılanların hepsi kafalarını kaldırmış, gelen ışık huzmesine doğru bakıyorlarmış. TAHMASP da onların baktığı yöne doğru bakınca birden dona kalmış.
Çünkü TAHMASP, bu zifiri karanlık mağaranın içinde hayatında gördüğü en güzel kadının yüzünü görmüş birden. Ona doğru daha dikkatli bakınca kadının belden aşağısının yılan olduğunu fark etmiş...
Kadın ona doğru ilerliyormuş, tam karşısında durmuş, gülümseyerek elini ona doğru uzatmış. Ve demiş ki;
''Korkma benden TAHMASP. Ben yılanlar ülkesinin kraliçesi Şahmeranım. Benden sana hiç bir zarar gelmez. Ben dünya düzeni kurulmaya başladığı zamandan beri vardım. Krallığıma hoş geldin. Bundan böyle benim misafirimsin. Şimdi yat ve dinlen. Sonra seninle uzun uzun konuşuruz.''
Böyle deyip geldiği yoldan geri gitmiş. TAHMASP gördükleri karşısında yaşadığı dehşeti ve büyük şaşkınlığı üzerinden atmaya çalışarak, olduğu yerde kıvrılıp uyumuş.
Ertesi sabah uyandığında ŞAHMERAN'ı karşısında mükellef bir sofranın başında otururken bulmuş. TAHMASP'ı kahvaltı sofrfasına davet etmiş ŞAHMERAN. O ise gözlerini Şahmerandan alamıyormuş.
Şahmeran da ona bakıyormuş kendinden geçmiş bir halde.
Şahmeran '' Bak TAHMASP demiş. Ben insanlığın bütün tarihini biliyorum. İstersen sana anlatayım, deyip başlamış anlatmaya. Anlatmış, anlatmış, anlatmış günler boyu. Bu sohbetler sırasında TAHMASP ve ŞAHMERAN arasında tarihin en soylu aşk olarak geçecek olan aşklarında biri başlamış...
Gel zaman git zaman ŞAHMERAN'ın anlatacağı bir şey kalmamış artık. TAHMASP da anasını ve yeryüzünü özlemeye başlamış. Bir gün dayanamamış ve düşüncesini ŞAHMERAN'a anlatmış. Sevdiğinin kendisinden sıkıldığını ve artık gitmek istediğini duyunca önceleri kesin bir dille gitmesini reddetmiş ŞAHMERAN. Ancak günler geçip TAHMASP!ın üzüntüsünden günden güne, eriyip bittiğini görünce dayanamamış ve ona şöyle demiş:
-Ey TAHMASP beni iyi dinle, sözlerime iyi kulak ver. Biliyorum, gitmene izin verirsem sen de bana ihanet edeceksin ve yerimi diğer insanlara söyleyeceksin. Ancak bu topraklarda aşklar ölümünedir. Seni çok sevdiğimden dolayı üzülmene dayanamıyorum. Bu sebeple gitmene izin veriyorum. Ancak bana bir söz vermeni istiyorum. Ne sebeple olursa olsun başka insanlarla beraber suya girme.
TAHMASP sevinçle ŞAHMERAN'a sarılmış ve ona asla ihanet etmeyeceğine dair yeminler etmiş...
TAHMASP mağaradan çıktıktan sonra bir köye yerleşmiş ve marangozluk yapmaya başlamış. Arada sırada da gizlice mağaraya giderek ŞAHMERAN'ı ziyaret ediyormuş. Ancak bu mutlu günler uzun sürmemiş.
TAHMASP'ın yaşadığı ülkenin kralı bir gün amansız bir hastalığın pençesine düşmüş. Ülkenin bütün hekimleri gelmiş, ama kralın hastalığına bir türlü çare bulamamışlar.
Kralın kötü kalpli bir veziri varmış. Vezir her seferinde krala hastalığının tek çaresinin ŞAHMERAN'da olduğunu söylüyormuş...
Onun etinden bir parça yemesinin kralın hastalığının dermanı olacağını kralın kafasına sokmuş. Kralda ŞAHMERAN'ın bir an önce bulunmasını emretmiş.
Bütün ülkede her yerde, ŞAHMERAN'I aramaya başlamışlar. Günlerce aramışlar ŞAHMERAN'ı. Sonunda bilge bir adam bütün insanların gruplar halinde hamamlara ve nehirlere sokulmasını tavsiye etmiş böylece ŞAHMERAN'ın yerini bilen varsa onu bulabileceklerini söylemiş. Vezirde ülkedeki herkesi hamamlara sokmaya başlamış. Askerler TAHMASP'ın yaşadığı köye de gelmişler ve herkesi toplayarak büyük bir hamama götürmüşler...
TAHMASP ŞAHMERAN'a verdiği sözü hatırlamış ve ilk önce hamama gitmek istememiş. Ancak askerler onu zorla içeri sokmuşlar. TAHMASP hamama girdikten sonra, orada bulunan bütün herkesin gözünün üzerine dikildiğini fark etmiş... TAHMASP, bunun üzerine kendisine bakınca, bütün vücudunun yılanların vücudunda olduğu gibi pullarla kaplandığını fark etmiş...
Askerler hemen TAHMASP'ı yakalayarak vezirin huzuruna götürmüşler. Kötü kalpli vezirin amacı kralı iyileştirmek falan değilmiş. ŞAHMERAN'ı yakalayıp, dünyanın bütün sırlarına sahip olmak istiyormuş. TAHMASP'a günlerce işkence yaptıktan sonra ŞAHMERAN'ın yaşadığı yerin nerede olduğunu söyletmiş...
Askerler hemen gidip TAHMASP'ın söylediği yerde mağarayı bulmuşlar ve ŞAHMERAN'ı yakalamışlar, sonra da oradan çıkarıp saraya getirmişler.
ŞAHMERAN ve TAHMASP kralın huzurunda karşı karşıya gelmişler. ŞAHMERAN çok üzüntülü ve utanç dolu TAHMASP'a dönmüş:
Ey sevdiğim, üzülme. Biliyorum ki sen bana kendi canın için ihanet etmedin ama bende sana dememiş miydim bu topraklarda aşklar ölümünedir diye. Bak şimdi anladın mı? Sen üzülme ne olur!
TAHMASP, ŞAHMERFAN'ın bu sözleri karşısında daha da çok utanmış. ŞAHMERAN sözlerine devam etmiş.
Şimdi size sırrımı vereceğim. Kim ki benim kuyruğumdan bir parça koparıp yerse O bütün dünyanın sırrına ve gizemine vakıf olacak. Her kim ki benim kafamdan bir parça koparıp yerse o da o anda öteki dünyaya gidecek...
ŞAHMERAN daha sözlerini bitirmeden kötü kalpli vezir elinde kocaman kılıcı ile atılıp ŞAHMERAN'ın bedenini iki parçaya ayırmış. Ve kuyruğundan bir parça koparmış TAHMASP da duyduğu büyük acı ve utancın etkisi ile fırlayıp oracıkta ölmek için sevdiğinin, Şahmeranın kafasından bir parça ısırı vermiş.
Kötü kalpli vezir kuyruktan kopardığı parçayı ağzına atar atmaz oracıkta can vermiş. TAHMASP a ise hiç bir şey olmamış.
ŞAHMERAN son anda yaptığı planı ile bütün bilgisinin sevdiğine geçmesine sebep olmuş. Ancak TAHMASP sevdiğini kaybetmenin acısına dayanamamış ve kendisini dışarı atmış ve dağ bayır, ülke ülke dolaşmaya başlamış. O günden sonra da Lokman Hekim efsanesi almış başını yürümüş...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder