Birinci senaryo: Karşıdan karşıya geçiyorsunuz, Ellerinde paketler olan yaşlı bir kadının yanından geçerken size dönüp “evladım yardım eder misin taşımama” diyerek birazını size uzattı.
Aldınız karşıya geçene kadar taşıyıp verdiniz ona. Bu yaptığınız iyilik mi, ahlaklı davranmış oldunuz mu?
İkinci senaryo: Caddede yürürken aynı şekilde karşıya geçmekte olan bir kadını gördünüz. Yürüyüşünüze ara verip yaya geçidine girdiniz ve kadına “yardım edebilir miyim” diyerek paketlerini aldınız ve karşıya birlikte geçtiniz.
Bu iyilik miydi peki? Öncekinden bir farkı var mı?
Kant diyor ki; birinci senaryodaki davranış bir iyilik değil ve siz ahlaklı davranmış olmuyorsunuz çünkü ona göre ahlaklı olmak; kişinin davranışlarının sonucunda değil, niyetinde yatıyor.
Daha basit bir tabirle Kant için ahlaklı olmak “iyilik” yapmak değil, iyilik “yapmak” dır.
İnsanın davranışını ahlaklı hale getiren onun eyleminin sonuçları değil, aksine bu davranışı harekete geçiren güdülerdir.
Özetle böyle düşünüyor ama konunun yan ayrıntıları var ve gittikçe çapraşıklaşıyor. Kitaplarına göz atılabilir.
Kant birinci senaryodaki durumları zorunluluk gibi görüyor olmalı. İnsan olmanın zaten gereği gibi. “Kim olsa yapar” anlamında..
Ama öteki durum çok farklı ve gerçek ahlaklı olma durumu o...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder