Çevrenizde bu tür insanlar mutlaka
vardır.
Muhakeme gücü fazla gelişmemiş olanlar,
bu sözleri paylaşan insanların hayatın kurtlar kuşlar sofrası olduğunu anlamış
kişiler olduğunu düşünürler.
Hayatla ilgili her şeyi çözmüş
insanlardır onlar.
Bir de altına “anlayana” diye not
düşerek beğeni ikonuna basmayan okuyucuyu aptal olarak çoktan
etiketlemişlerdir.
Mevlana, Nazım Hikmet, Can Yücel gibi
isimler özlü söz piyasasında yüksek işlem hacmiyle dikkat çekerler.
Sektörün hızla büyüdüğü açıktır.
Bilim adamından sanatçısına,
ekonomistinden politikacısına kadar herkes bu piyasanın içine girmiştir. Peki,
sizce bu insanlar gerçekten akıllı, bilgili, tecrübeli kişiler mi?
Hayatın
anlamını çözmüş, feleğin sillesinden geçmiş güvenilir kişiler mi?
Aslında tüm hikaye filozof Harry
Frankfurt’un “Boktanlık Üzerine” adlı başyapıtında belirttiği yerden başlıyor:
“Doğruyu bildiğini düşünmeyen bir insan için yalan söylemek imkansızdır.
Ama
zırvalıklar böyle bir ilişki gerektirmezler.” Yani ona göre bu tür sözler birer
zırvalıktır.
İşte, Waterloo Üniversitesinden bir grup bilim insanının
araştırması da buradan başlıyordu.
300 kişinin katıldığı ayrıntılı bir
deney yaptılar.
İlk olarak deneklerden, derin bir anlamı varmış gibi gözüken
bazı sözleri puanlamaları istenir.
Sözler şu minvaldedir: “Denizler yağmurlar
altında ıslanmaktan korkmaz…
Eğer ɑndɑ kɑlırsɑnız, hɑyɑt size yɑpmɑk istediğiniz
her şey için bolcɑ zɑmɑn verecektir…
Hayatın amacı, amaçlı biɾ hayattıɾ.”
Bu
sözlerin yanında deneklerden bazı normal sözleri de puanlamaları istenir.
Araştırmayı yapan bilim insanlarına
göre, bu tür sözler, H.Frankfurt’un bakış açısı da dikkate alındığında, derin
manalar taşıyor gibi gözükse de, yalnızca moda sözcüklerin ve popüler
karşıtlıkların gramere uygun şekilde dizilmesinden başka bir şey değildir.
Bu
sözlerde anlam ve hakikat açık değildir.
Kişiden kişiye değişen, demek
istediğimi anlamışsındır şeklinde bir anlama sahiptirler.
Deneklerin
puanlamalarına bakıldığında, zırvalık dolu sözler normal sözlerden daha
derinlikli olarak değerlendirilir ve puanlanır.
Yani kişiler, bu sözlerdeki
derinliği kavrama becerisine sahip gelişmiş bir beyne sahiptir.
İşte, bilim
insanları araştırmayı burada bitirmezler ve bir aşama daha öteye götürürler. Bu
kez deneklerin kavrama becerilerini araştırırlar.
Yapılan testlerle deneklerin
matematiksel yatkınlıkları, gerçek ile metaforları birbirinden ayırma
becerileri, sözel zeka seviyeleri gibi bir takım özelliklerine bakılır.
Sonuçlar son derece çarpıcıdır.
Zırvalıklara, saçma sapan ve anlamsız sözlere
yüksek puan verenlerin eleştirel düşünemedikleri, sorgulama ve muhakeme
eğilimlerinin düşük olduğu, bilişsel kabiliyetlerinin fazla gelişmediği,
karmaşaya ve komplo düşüncesine daha yatkın oldukları ve batıl inançlara düşkün
oldukları tespit edilmiştir.
Yani bilgelikleri sahtedir.
Bilimsel açıdan Peter Pan Sendromuna
yakınmış gibi duran bu söz paylaşma hastalığı, olmayan bir dünyanın peşinde
olma durumu gibi gözükmektedir.
Bu tür sözleri paylaşma hastalığına yakalanmış
insanların bir psikoloğa görünmesi faydalı olabilir.
SOSYOLOJİ (SOCİOLOGY)·28 ARALIK 2016 ÇARŞAMBA
SOSYOLOJİ (SOCİOLOGY)·28 ARALIK 2016 ÇARŞAMBA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder