27 Temmuz 2019 Cumartesi

Julius Fucik

1942 yılının bir bahar akşamı Nazilerce tutuklandı. Çek Komünist Partisi’nin çıkardığı gazetenin yayın yönetmeniydi. Direnişin önderlerindendi.
Çok ağır işkence gördü. Konuşmadı. Naziler, direncini kırabileceğini düşündükleri bir yöntem denediler. Sabaha karşı 3’te hücresine eşi Augustina’yı getirdiler. Augustina, kocasının öldüğünü sanıyordu. Şaşkın haldeyken Nazi komiseri, “Tanıyor musun onu,” diye sordu. Kocası, tanınmaz haldeydi, ama elbette tanımıştı.
Fucik, karısı halini fark etmesin diye, ağzının çevresinde biriken kanı yutmaya çalıştı, beceremedi. Yüzünün her noltasından, parmak uçlarına kadar kan damlıyordu.
Augustina, korkusunu ufacık bir bakışla bile dışa vurmadan, “Hayır, tanımıyorum,” dedi.
İnanmadı komiser: Augustina’yı Fucik’in kan revan içindeki yüzüne yaklaştırdı.

“İkna et onu. Aklını başına alması için ikna et. Kendini düşünmüyorsa, seni düşünsün. Bir saatiniz var. Ya konuşsun, ya da , bu gece kurşuna dizileceksiniz. İkiniz de,” dedi.
Augustina gözleriyle kocasını okşarken içinden, “Bu tehdit bana sökmez. Son ve büyük arzum şu: Onu kurşuna dizecekseniz, beni de dizin,” diye haykırdı.
Fucik, gülümsemeye çalıştı. Tebessümüyle veda ediyordu sevdiği kadına. Ağzı kan doluydu, ses çıkmadı. Augustina’yı götürdüler. Bu, iki sevdalının son görüşmesiydi.
Augustina Polonya’daki toplama kampına gönderildi. Fucik ise Ağustos 1943’te idam cezası aldı. 8 Eylül 1943 günü Berlin’de asıldı.
Hitler, 1945’te baharında bozguna uğramıştı. Augustina, faşistlerin öldürmeye vakit bulamadığı esirler arasındaydı. Ama bir deri bir kemikti. Salıverildi.
Çekoslovakya’ya döndü kocasını aramaya başladı. İdam haberiyle birlikte, bir şey daha öğrenmişti: Fucik, hapishanede bir gardiyanın hücresine soktuğu kalem sayesinde bazen bir sigara kâğıdına, bazen bir defter sayfasına küçük notlar almış, bu notları numaralayıp birer birer gizlice dışarı çıkarmıştı. Her sayfa başka birindeydi.
Augustina önce gardiyanı buldu. Ondaki notları aldı. Sonra diğer sayfaların peşine düştü. Sadık dostların gizlediği numaralanmış sayfaları bir araya getirdi.
O küçük kâğıtları ...
Okudu, defalarca. Kalbi yerinden sökülerek. Sevdiği adam hücresindeki yüzleştirilmelerinden sonra şunları yazmıştı:
-“İşte benim Gustina’m, büyük bir aşk ve müthiş bir güç. Canımızı alabilirler, ama aşkımızı, onurumuzu alamazlar. Vedalaşmamıza, kucaklaşmamıza, hatta birbirimizin elini tutmamıza bile izin vermediler.
Sen de ben de biliyoruz ki, bir daha birbirimizi hiç göremeyeceğiz. Yine de ta uzaklardan seslenişini duyuyorum: Elveda sevgilim. Şimdilik elveda...”
Fucik, bu satırlarla eşine veda etmiş, ancak aynı mektuba bir ümidi, bir ihtimali de eklemişti:
-“Bütün bunlar geride kaldıktan sonra yeniden bir araya gelecek olursak, nasıl yaşayacağımızı hayal edebiliyor musun? Özgür bir hayatta, yaratıcı özgürlüğün güzelleştirdiği bir hayatta yeniden buluşmak... Onca yıldır özlemini çekip sabırla çaba harcadığımız, şimdi de uğrunda ölüme gittiğimiz şeylere eriştiğimizde...
Artık hayatta olmasak da insanlığın büyük mutluluğunun küçücük bir parçasında yaşıyor olacağız. Ayrılmak zor olsa da, bu ihtimal gönlümüzü okşuyor.”
Augustina, bu notları zamanı gelince ülkesinde yayımladı. Özgürce. O notlar kitap oldu; bir çok dile çevrilip, birçok ülkede basıldı. Bir aşkın destanıydı. Bu aşk her yerde saygı gördü...

1 yorum:

  1. Slots of Vegas - Mapyro
    Free slot machine games. Fun game design and 수원 출장안마 good luck. Try the free casino slot machine games 구리 출장마사지 today. Free to play. 계룡 출장샵 Try. Game. 거제 출장샵 Slots of Vegas. Casino. Free to play. 안성 출장마사지 Try. Game. Slots of Vegas. Casino. Free to play. Try.

    YanıtlaSil

1924 Erzurum Depremi ve ATATÜRK

1 EKİM 1924 - ATATÜRK'ün, Erzurum'da "Depremden Zarar Görenlere Yardım Komisyonu"nun çalışmalarını denetlemesi ve fe...