Her şey arkadaşının sahaflardan satın aldığı Osmanlıca kitabın içinden çıkan eski bir mektup zarfı ile başladı. Zarfın üzerindeki pulların koleksiyon değerini öğrenmek ve yazıları çözmek için yardım istemişti.
Zarf 27.08 1333-Rumi (miladi 1917) tarihinde İstanbul Beyoğlun’dan postaya verilmişti. Gönderen kısmında Beyoğlu Birinci Ceza Mahkemesi Reisi Hacı Ahmet Bey yazılıydı.
Zarfın ön yüzünde ise “İkinci Kolordu-yu Osmani, dördüncü Fırkanın Onuncu Alay Üçüncü bölüğü Mulazım-ı sanisi (üsteğmen) Asitaneli (İstanbullu ) Hasan Refik Bey’e takdim” yazıyordu...
Zarfın içi boştu. Pulu için saklanmış zarf izlenimi alınıyordu. Gerçekten de zarfın üzerindeki 10 paralık pul Fenerbahçe burnunda o zamanlar var olan deniz fenerinin resmini ve eski yazıyla Fenerbahçe yazısını içeriyordu.
Zarfı barındıran kitabın sayfalarında zarftaki yazıya benzer el yazısı ile yazılmış notların varlığı asker mektubunun altında yatan dramın aydınlatılmasına yardımcı oldu...
1917 ve öncesi ülkenin parçalandığı yüz binlerin şehit olduğu imparatorluğun en acılı dönemi. Böylesine bir ortamda mahkeme reisi oğlunu hayatta tutabilmek uğruna arkadaşları gibi Çanakkale cephesi yerine hatırlı tanıdıklarını araya koyarak görece savaştan uzak Diyarbakır’daki ikinci kolorduya gönderilmesini sağlar.
Neredeyse tüm arkadaşlarını Çanakkale savaşlarında yitiren genç üsteğmen babasının yaptığı torpili affetmez ve yakın asker arkadaşlarının ölüm haberleri geldikçe onların yanında olamamak onlara yardım edememekten duyduğu hınçla babası ile olan ilişkisini keser. Mektuplarına yanıt vermez.
Genelkurmay kayıtlarından öğrendiğimize göre üsteğmen Hasan Refik daha sonra Kafkas ve Van cephelerinde görev yapar. İnönü ve Sakarya savaşlarına yüzbaşı rütbesi ile katılır. 21 Eylül 1921’de şehit olur.
Mahkeme reisinin çabaları başlangıçta işe yarasa da oğlunun hayatını kurtarmaya yetmemiştir. Baba ile oğul birbirlerine kırgın ve küs ayrılmışlardır.
Ölümünden sonra cepheden mahkeme reisine gönderilen oğluna ait evrak-ı metruke içinden künye, birkaç soluk fotoğraf ve bu mektup zarfı çıkar.
Mektup ortada yoktur ama oğlu zarfı saklamıştır. Beyoğlu 1. Ceza Reisi Hacı Ahmet Bey cevap alamasa da mektup göndermeye devam ettiği oğlunun, okumadan yırtıp atmasını önlemek için zarfın üzerine kurşun kalemle silik iki küçük not iliştirmiştir.
Sol taraftaki notta “ciğer köşem” altta sağ tarafta ise yine kurşun kalemle “gözümün nuru oğlum” yazmıştır. Cephedeki asker oğluna mahkeme reisi sıfatıyla resmi ağızdan yazıp kapattığı mektuba kurşun kalemle böyle bir eklenti yaparak kendini affettirmeye çalışır.
Zarfı sakladığı kitabın sayfalarına, yıllardır haber alamadığı oğlundan geriye kalanlar arasında bu zarfın saklanmış olmasını yanıt alamasa da affedildiği biçiminde yorumladığı notunu düşmüştü.
Kitabın sayfalarındaki diğer notlar ise kederli ve hayata küskün bir babanın artık hayatta olmayan oğluyla tek taraflı konuşması şeklinde kaleme alınmıştı.
Son sayfada ise Hacı Ahmet Bey, mealen gittiğin yerde sıkılmayasın oğlum, cevabını bu zarfı saklayarak bana gönderdin. Bu bana yeter. Bazen söylemedikleri de yaşatır insanı, benim de sana söylemediklerim var. Gün gelir kavuşur konuşuruz umarım diye yazmıştı.
Yüzbası Hasan Refik Van (1328-c-P. 178) 5 nci Kafkas Tümeni 13 ncü Alay 12 nci Bölük Komutanı, İnönü, Sakarya Muharebelerine katıldı ve 21 Eylül 1921’de şehit düşmüştür.
Kaynak: TÜRK İSTİKLAL HARBİNDE ŞEHİT DÜŞEN SUBAYLAR E. Kur. Alb. NUSRET BAYCAN (Gnkur. ATAŞE Bşk.lığı Arşivi, Dosya No. i, 1302-P. 39: 1338-P. Ds. 148)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder