1900'lü yılların başlarına gelindiğinde Osmanlı Devleti'nin yıkılması an meselesiydi. Ancak 600 yıllık tarihi olması hala az biraz saygın olmasını sağlıyordu. Bunun ışığında Hindistan, Avrupa'dan uzakdoğuya kadar sömürge kolonisi kurmuş İngilizlerin işgali altındaydı. Tek çare olarak Osmanlı'dan yardım isteyen Hindistan yardım beklemeye başladı.
Balkan savaşlarından dolayı yorgun olan Osmanlı Devleti birçok anlamda bölünmüş olmasına rağmen Hindistan'ın yardım teklifini geri çevirmedi ve 350 kişilik bir orduyu gemiyle işgal bölgesine gönderdi. Kanuni döneminden sonra denizcilikte bir türlü gelişemeyen ve büyük okyanuslarda başarılı olamayan Osmanlı donanması ağır şartlar altında işgal bölgesine giderken hastalıktan 20 askerini kaybetti.
330 askerle işgal bölgesine giden Osmanlı ordusu İngiliz askeriyle savaşmaya başladı.
Elbette 330 Osmanlı askeri güçlü İngiliz ordusuna karşı koyamaz. Kısa süreli direniş sonrası savaşı kaybeden Osmanlı askerlerinden sağ kalan 40 kişi İngilizler tarafından esir alınır. O tarihlerde dünyanın en güçlü donanmasına sahip olan İngilizlere karşı 350 kişilik bir ordu göndermek intihardan farksızdı. Esir düşen 40 asker, İngiliz gemilerinde adeta köle gibi çalıştırılmaya başlanır.
Günlerden bir gün o zaman İngiltere'nin sömürgesi olan Avustralya'ya bir gemi gider ve gemide çalışan esirlerden ikisi bir şekilde kaçarak Anzak topraklarında yaşamaya başlar. İngilizler esirlerden sadece ikisi kaçtığı için fazla arayışa girerek vakit kaybetmek istemezler. Böylelikle iki Osmanlı askeri Avustralya'da yaşamaya tutunmaya başlar.
Bu iki asker daha sonra birbirlerine tutunarak Avustralya'da yaşamaya başladılar. Askerlikten önce bildikleri tek şeyi yani baba mesleklerini yaparak hayatlarını sürdürmeye başlayan Karadeniz diyarından Menteşoğlu Abdullah, dondurmacılık yaparak hayatını kazanırken, Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet de baba mesleği kasaplığı yaparak hayatını sürdürür.
İkilinin Avustralya'daki sessiz sakin yaşamı çok uzun sürmez. 1918'de Çanakkale'ye anzakların asker çıkardıklarını öğrenen iki asker biz burada rahat şekilde yaşadığımız ülkenin askerleri asıl vatanımıza savaş ilan etmiş bize boş durmak düşmez diyerek Avustralya'ya savaş açmaya karar verirler. Kendilerinden emin olan iki asker savaş fermanı yazarak devlet büyüklerine ulaştırırlar. Ancak ilk başlarda kimse bu fermanı ciddiye almaz.
Fermanın tahmini içeriği şu şekilde;
Sayın Avustralya Başkanı, Ekselans Hazretleri, Biz iki Osmanlı askeri, ülkenizde bulunuyoruz.
Duyduk ki, devletimiz Osmanlıya Avustralya devleti olarak savaş açmış ve Çanakkale'ye asker göndermişsiniz.
Bundan dolayı iki Osmanlı askeri olarak biz de Avustralya devletine savaş açmış bulunmaktayız.
Bu bir "Osmanlı Savaş Fermanı"dır. Ekselanslarının bilgilerine duyurulur.
Kara hisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet,
Karadeniz diyarından Menteşoğlu Abdullah
Asıl vatanlarına açılmış savaşı bir türlü sindiremeyen iki Osmanlı askeri fermanlarına cevap gelmeyince daha fazla beklemeden işe koyulur. Sidney'in 250 km uzağındaki Karlıdağlar bölgesinde ilk eylemlerini gerçekleştiren ikili, virajlarda tren raylarını sökerek 3 treni devirir. Sonunda mühimmat bulan iki Osmanlı askeri silahlanarak yakın bölgedeki karakolları basar. 8 adeti karakolu basıp onlarca hatta yüzlerce kişiyi tek başına öldüren iki asker seri baskınlarıyla dikkat çeker.
Sonunda Karlıdağlar'da yaşanan bu olay Avustralya hükümetine kadar ulaşır. İlk başta neler olduğunu anlayamayan devlet büyükleri dikkate almadıkları fermanı hatırlayıp bölgeye 250 asker gönderirler. Yoğun araştırmalar içine giren 250 asker sonunda kendilerine savaş açan iki Osmanlı askerini bularak sıcak temasa geçer. Uzun süren çatışmaların ardından iki asker şehit olur.
Bugün bu iki askerin mezarı Karlıdağlar bölgesinde anıt şeklinde bulunuyor. Ancak hükümet burada fotoğraf çektirmeyi kesinlikle yasaklamış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder